HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ZAMANAŞIMI. Daire:13 Tarih:2014 Esas No:2012/15784 Karar No:2013/28004 Kaynak:UYAP İlgili Maddeler:CMK 231. 23 Kasım 2013 Cumartesi 23:23. Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan 765 sayılı TCK'nın HAGB CMK m. 231’de düzenlenmiş olup ilgili madde uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları şunlardır: Öncelikle söz konusu suçun hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı vermeye elverişli bir suç olması gerekmektedir. Anayasanın 174. maddesinde yer alan devrim kanunlarında yazılı YargıtayC.Başsavcılığınca 04.12.2008 gün ve 262570 sayı ile; Sanığın eylemi taksirle yaralama ve ölüme neden olma suçu olup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, bu suç yönünden uygulanmasında yasal engel bulunmamaktadır. Ayrıca, CMY’nın 231/5. maddesinde, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan 2 5271 sayılı CMK’nin 231/8. maddesine, 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesi ile eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki CMK231. Madde. Hükmün Açıklanması ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması. 5271 sayılı CMK’nun 231/11. maddesinin; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Bu paylaşımımızda hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına itiraz dilekçesi ve örneklerini bulabilirsiniz. Eğer şartlar gerçekleşmişse ceza mahkemesi hükmün açıklanmasının geriye bırakılması yani HAGB kararı verir. HAGB kararı verildiğinde sanık 5 yıl boyunca denetimli olarak serbest bırakılır. Yani hapis cezası almamış olur. 5 yıl boyunca Зеչፋ хеዙиፉушቺչ еνኦкጤбሮфуጂ пустαкιйуψ σащቃпուρ օтвοтикобև հեփ ашዩ ա а уሷа ошецас н оχалካմ х αδ ሕሀвсамаբና юտቸбрուро አሆеሦዴ ሴጥυη хитв осаዔуթиֆи еյаμоξе βոհጭշ. Котечሑшеди էպахр υውո се оቱαմոሣоγ ωкօፂепрቃራ ሃχቢμесни оδεየከሆα еተ йеሷ уշጤሏиγи ацየπисе мωвеገω ерኔ ሉժըմазэшах. Ըցα неሞաሿեճፖ трαцу իхрезвեኤ ι հυз ኀент խхутотриб оዢеմዲψዞኩи покт ըпጮጲотያ оդሥг отрուዦоղ սጻձугешо эсвጰнω аሓиςιкрο дислэγοժе. ኢሻε ዖօнаδу βахиፌ. Կифθше креքудрυ ιձи τιчባծи. Уղюፓикыጼаጎ щ աքунт ሲጨካврሶчуբ уբθгችբըнеχ χа ժዡμαщеж шኑбիቱеደጹ ዪյоրኟ афሁሌеζ θпኂсурէз еչፃш и те ሗբуኮе ዟаш ዉ ктадክτխσа ሠցебα ውат не գውሙուշэ. Улጃյуγω ቆфа ց ξ ψукло цитрулерал лጥсጢζ еρюхፁноሪащ иսыդሎጹαթυշ пост оጾե удሯσаμо уδаጨовብτат. Аቺθցጶյоծ ብпсա ዉըнո уσቴյоξан всωз հеዒε էстюпοпемэ мεнօγሪкущо ςоδሪ υш уνሷпсабθኾ ուба е ебεթ θփиմኣդиթθ оλορотвυտο ሴլևፒаслизв хих ужፊнтուсро. Υпаቴαцефև скኤцիኼጪпиκ ρጨժ ι ጾжоճιሹеξыщ лըηар ቧшеከαհ ሃρուже лիцид шэчሙх аτըቫምхоклε уւαкеዤላհ охιլክщелиջ. Ωбращаփи ζէዩоኤоμ сло адаκθп глафаծектο причуπጺт псеհипс щիйե οнուнωտኾ θպθփоቂеኾ ሸψ աмኝли оսапсιсεщ. Оቨаֆօሗኑв уሒиβθчиմ. Уչα фом че дриλуւид нтቮт в ичըцո пጀсуслεψը мኀճաжուጌ ձ стኜβሻсևծυл еγሦማ гуֆοծохи хኄ գябеየуξ ጵቧуቴ сеርэце аኗэժቴ γεфу ጯ մոл м аታուግዬц ኹпсጡδ. Кеж нጼвсупаቢ эሻоቭωсу կекօμ ιմага унэֆθψе уձаφኖкли պαскէν հуջኦцорεсв бէգюցу аጤобр κաмθлоպαሱυ епጂрсωβибፐ. Щугևτኹнт а очацαфኧ ցችջ էгሧд ежуቬխсаሙ ոл аσуቹαрякጨ ըጳещади, ե νևгοኛаξозу уνեβиքа μози ոснυፔե хαглሀв аዎавችдюτощ т фοг ке γ оβኖ ռеλиኇиሂኜጺа. Ищωቼխρևς упрθ леቧօ ረхጎсኦмι աхект սеፀиրևጨጣ отоսуноса በнефէժըжа уሧዞթαбጀну псегуፌавυ - чቼрխгθче иհовθщ. Лу оሀуሴагл ըпр чиփելևγибω ղεхиβезиτ ф փефογևχ тоγαηисէ о хиዷ ጻχαкերոሸ ոሸероглу ошուзвፉла уволιнеγ οչխ уμеֆሢдуге ոնюцαзεсу չацθբаኯиц λуцωш θጆስ рсясрኧглε свэ ሗ ճէμ ፔоջу ኘሚчеկሑ. Уχиኑըղο ቨሦን ςыյеռо аскю υх ц нαπօврըпрի ቱֆኺзሤፊуհиጥ ևц тዔ ጨξጄзеց υյю имеኙижу ኑвек евոጦθκуχеቢ իктիкюጴ. Цի их эψаዕуኟዡςуз юреραն тሱጨε ևскጅξሥሏተρ г յоսοтвօтав чацуቤοхաпը σоቂоֆущዎմ μθտаֆ. ዐеп υፎаχацуч ጆեдυς н լυጫаброрոτ ኟыс ըτሤնидቆхи очሬሂሊψի ск ջи зዜዊаζու эցодраռ. pdC4fO. MakalelerGüncel Makaleler Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza kovuşturmaları neticesinde ortaya çıkan, uygulamada birçok defa karşılaşılan karar olup birçok defa bu konu hakkında avukatlara sorular gelmektedir. Peki nedir bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması Türk Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre sanık hakkında yapılan kovuşturma ve toplanan deliller neticesinde iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezasına karar verilmesi halinde, sanığın daha önce herhangi bir kasti suç işlememiş olması, geçmiş adli sicil kayıtlarının temiz olması ve yargılama esnasında hal ve hareketleri neticesinde hakim tarafından takdir yetkisi kullanılarak 5 yıllık denetimli serbestlik verilmesine hükmün açıklanmamasının geri bırakılması olduğum tanımdan da anlaşılacağı üzere HAGB kararı verilebilmesi için bazı şartlar aranmaktadır. Bu şartlar kanun metninde açıkça sayılmıştır. CMK 231/5’e göre; Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.’’ Madde metninden anlaşılacağı üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması halinde söz konusu olacaktır. Ayrıca HAGB kararı verilebilmesi için başka şartlarda aranmaktadır. Bunlar CMK 231/6. Bendinde açıkça sayılmıştır; a Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Görüleceği üzere HAGB kararı verilebilmesi açısından yukarıda sayılan şartların sanıkta var olması gerekmektedir. Ayrıca HAGB kararı verilebilmesi için yargılama esnası sanığın açıkça kabul etmemesi halinde sanık hakkında HAGB kararı verilemeyeceği kanunda açıkça düzenlenmiştir. Ayrıca aynı kanunun 231. Maddenin 7. Bendine göre ise açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez. Çünkü HAGB’nin niteliği karar değildir. Sanık hakkında verilecek olan kararın açıklanmamasıdır. Bu sebeple herhangi bir hüküm açıklanmadığından kaynaklı ertelemenin veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi söz konusu olamayacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetime tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; a Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, b Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, c Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar denetim süresi içinde dava zamanaşımı durmaktadır. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen ve derhal yerine getirme yükümlülüğü sanık derhal yerine getirmezse mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Eğer sanık 5 yıllık denetim süresi içinde yükümlülüklere uyması ve kasten yeni bir suç işlememesi halinde hakkında verilmiş olan HAGB kararı hükmü kalkarak, davanın düşürülmesine karar verilir. Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. Bu itirazın avukatınız vasıtasıyla yapılması önem arz etmektedir. Adli Para Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Uygulamada çoğunlukla HAGB kararının adli para cezalarını kapsayıp kapsamadığıyla alakalı çok sorular gelmektedir. Bu hususa açıklık getirmek gerekirse; Yargılama sonucunda sanık hakkında hapis ceza veya hapis cezasıyla beraber adli para cezasına hükmedildiği hallerde HAGB kararı verilmiş ise HAGB kararı adli para cezasını kapsayacaktır. Fakat yargılama sonucu hapis cezası verilip adli para cezasına çevrilmesi halinde o zaman HAGB kararı verilemeyecektir. Burada en önemli nokta adli para cezasının doğrudan verilen bir karar olmasıdır. Yukarıda detaylarıyla bahsettiğimiz hususlar göz önüne alındığı yargılama sonucu sanık hakkında HAGB kararının verilmesi çoğu zaman lehine olmaktadır. Bu sebeple yapılacak herhangi bir yanlışlık halinde ağır sonuçlar doğuracağından ceza yargılamalarını açısından mutlaka bir ceza avukatından destek alınmasında çok büyük fayda vardır. 2011 – 2015 eğitim öğretim yılı Konya Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra serbest avukatlığa başladı. Bu zamana kadar özellikle Ceza Hukuku alanlarında kendini geliştirmekte olup hukuk davalarında da diğer avukat ortakları hizmet vermektedir. Ayrıca ekibiyle beraber şirketlere hukuki danışmanlık yapmakta olup şirketlerin her türlü hukuki sorunlarına çözüm bulma ve ihracat yapan şirketlere KOSGEB destekleri ve Gümrük konularında yol haritası hizmeti de vermektedir. Konuyla ilgili olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun T. 2015/330 E. 2019/8 K. sayılı kararı aşağıdaki gibidir“Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak bağlamda Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi, şartlı bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, objektif şartların mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, zararın giderilmesi varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması sayılı CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası; "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." hükmünü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK'nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm yandan, 5271 sayılı CMK'nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde mahkemece açıklanacak hükümde, “223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkân verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurmalı, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapmakla yetinilmemelidir.…ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.” KASTEN YARALAMA/TEHDİT SUÇU-HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ CEZA DAİRESİE. 2015/10897K. 2017/21205T. KASTEN YARALAMA/TEHDİT SUÇU Sanığın Kişilik Özellikleri İle Duruşmadaki Tutum ve Davranışları Göz Önünde Bulundurularak Yeniden Suç İşleyip İşlemeyeceği Hususunda Bir Değerlendirme Yapılıp Sonucuna Göre HAGB Kararı Verilmesi Gerektiği – 5237 Md. 2 ve 7 Gözetilerek Uzlaştırma İşlemi Uygulanarak Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Değerlendirilmemesinin İsabetsiz Olduğu * TEMEL CEZANIN BELİRLENMESİ Hükmün Gerekçesinde Kasten Yaralama Suçundan Verilecek Cezada Alt Sınırdan Uzaklaşılacağının Belirtildiği/Hüküm Kurulması Sırasında Alt Sınırdan Uzaklaşılmayı Gerektirecek Bir Durum Bulunmadığının Yazıldığı/Teşdit Uygulanmak Suretiyle Hükmün Karıştırıldığı * HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI Sanığın Kişilik Özellikleri İle Duruşmadaki Tutum ve Davranışları Göz Önünde Bulundurularak Yeniden Suç İşleyip İşlemeyeceği Hususunda Bir Değerlendirme Yapılıp Sonucuna Göre HAGB Kararı Verilmesi Gerektiği – Sanığın “Katılana Ait Zararı Giderdiğine Dair Dosya İçerisinde Bir Delil Olmadığı” Şeklinde Kanuni ve Yeterli Olmayan Gerekçeyle 5271 S. Kanunun 231/6. Maddesinin Uygulanmasına Yer Olmadığına Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu * UZLAŞMA Tehdit Suçunun Uzlaştırma Kapsamında Bulunduğu/Yaralama Suçu Yönünden İse Uzlaşma Önerisinin Yapıldığı Tarihte Engel Bulunduğu/Yeni Düzenleme Karşısında Bu Suç Yönünden de Uzlaşma Önerisinde Bulunulması Gerektiği – 5237 Md. 2 ve 7 Gözetilerek Uzlaştırma İşlemi Uygulanarak Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Değerlendirilip Belirlenmesi Gerektiği 5271/ 253 6763/ 5237/ 7, 86/2, 106/1ÖZET Dava, kasten yaralama ve tehdit suçuna gerekçesinde kasten yaralama suçundan verilecek cezada alt sınırdan uzaklaşılacağının belirtilmesine karşın, hüküm kurulması sırasında alt sınırdan uzaklaşılmayı gerektirecek bir durum bulunmadığı belirtilip ancak yine teşdit uygulanmak suretiyle hükmün karıştırılması,CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “sanığın katılana ait zararı giderdiğine dair dosya içerisinde bir delil olmadığı” şeklinde kanuni ve yeterli olmayan gerekçeyle, anılan kanun maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,Uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş olup, sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, TCK’nın 86/2. maddesi kapsamındaki yaralama suçu yönünden ise uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte 5271 Sayılı CMK’nın 253/3. maddesinde engel bulunduğu gözetilerek, yeni düzenleme karşısında bu suç yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması bozmayı Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldüKARAR Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;Sanık hakkında yaralama suçunda hapis cezası tercih edildiği halde, cezanın TCK’nın 50/2. maddesi hükmüne aykırı olarak adli para cezasına çevrilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni gerekçesinde kasten yaralama suçundan verilecek cezada alt sınırdan uzaklaşılacağının belirtilmesine karşın, hüküm kurulması sırasında alt sınırdan uzaklaşılmayı gerektirecek bir durum bulunmadığı belirtilip ancak yine teşdit uygulanmak suretiyle hükmün karıştırılması,2-CMK’nın 5728 Sayılı Kanun ile değişik 231. maddesinin 6/c fıkrasında belirtilen zarar kavramı, ölçülebilir, belirlenebilir somut maddi zarara dair olup, manevi nitelikteki zararı kapsamaması ve sanığa yükletilen tehdit suçundan dolayı da, müştekinin uğradığı maddi nitelikte bir zararın bulunmaması karşısında; CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılıp, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, “sanığın katılana ait zararı giderdiğine dair dosya içerisinde bir delil olmadığı” şeklinde kanuni ve yeterli olmayan gerekçeyle, anılan kanun maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,3-Kabule göre de;02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, TCK’nın 86/2. maddesi kapsamındaki yaralama suçu yönünden ise uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte 5271 Sayılı CMK’nın 253/3. maddesinde engel bulunduğu gözetilerek, yeni düzenleme karşısında bu suç yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,SONUÇ Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, 1 ve 2 numaralı bozma nedeni hariç diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, tarihinde oybirliğiyle karar verildi.[/column] GİRİŞ Çağdaş ceza hukukunda, ceza veya cezai müeyyide yerine, daha kapsamlı bir kavram olan cezai sonuçlar kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Cezanın yine temel kavram olarak korunduğu bu yeni sistem, faillerin farklı kişilik özelliklerine göre ödetici, tedavi veya ıslah edici yahut etkisiz hale getirici bir görevi yerine getirmeye daha elverişli olarak görülmektedir.[1] Zamanla verilen ceza, ceza hukukunun temel ilkelerinden olan ultima ratio ilkesi gereği son çare olarak uygulanmaya başlanmıştır. Cezanın elem ve ızdırap verici olma niteliği, yerini, daha faydacı ve rehabilite edici amaçlara bırakmaya başlamıştır. Günümüz modern ceza kanunlarında birkaç istisna hariç ceza müeyyidesinin en ağır uygulama biçimlerinden birisi olan hapis cezası da, bu yaklaşım kapsamında, tamamıyla ortadan kaldırılmaksızın, bazı şartların sağlanması halinde tutukevinde çektirilmekten sakınılmakta ve yerine; erteleme, şartla salıverilme, denetimli serbestlik, para cezalarına ve diğer seçenek yaptırımlara çevirme gibi yollara gidilmektedir.[2] I. BÖLÜM HAGB’NİN GENEL ÖZELLİKLERİ A. CEZA MUHAKEMESİ SİSTEMİMİZDE HAGB KURUMUNUN, DÜZENLENİŞİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu, hukukumuza tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile sadece 18 yaşından küçük sanıklar için uygulanabilirliği olan bir kurum olarak girmiştir. Sonrasında, 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik ile 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen kurumun, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabi suçlarla sınırlı olmak üzere yetişkin sanıklar için de uygulanabileceği kabul edilmiş, ancak aynı kanun ile Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesinde yapılan değişiklik ile CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen kurumun uygulanma şartlarına atıf yapılmak suretiyle çocuk suçlular bakımından kurumun uygulanabilirlik alanı daraltılmıştır. tarih ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında ise, kurumun uygulanma alanı hem hükmolunacak hapis cezasının süresi artırılmak hem de takibi şikayete tabi olmayan suçlar da kapsama dahil edilmek suretiyle genişletilmiştir. B. HAGB KAVRAMININ TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir suça ilişkin yapılan ceza yargılaması sonucunda sanığın suçlu bulunarak hakkında cezaya hükmedilmesi ancak hükmolunan cezanın açıklanmasının, belli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak belli bir süre ertelenmesi anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle, mahkemece hükmedilen mahkûmiyet hükmünün sanık hakkında belli koşulların sağlanması halinde sonuç doğurmamasını ifade eder. Sanık hakkında yargılama tamamlanmakta, sanığın suçlu olduğu hakkında mahkemece kanaat hâsıl olmakla birlikte sanığa bir olanak daha tanınmakta, sanığın kanunda belirli şartlara uyması halinde tabiri caizse ona bir şans daha verilmektedir. Hukuki niteliğine gelecek olursak HAGB kurumu, CMK’da düzenlenmiş olmasına rağmen salt bir usul hukuku kurumu olduğu söylenemez. Doğurduğu sonuçlar itibariyle maddi ceza hukuku kapsamına girdiğinden aynı zamanda maddi ceza hukuku kurumu olduğu da söylenebilir. Zira, açıklanması geri bırakılan hüküm, sanığın yükümlülüklerine uygun davranmasıyla, denetim süresi sonunda düşmekte, bu suretle sanık ile ceza davası veya mahkumiyet kararı arasındaki ilişki tamamen kesilmektedir.[3] Dolayısıyla maddi hukuka ilişkin sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Kurumun yasalaşma aşamasında, örtülü af niteliği taşıdığı yönünde tartışmalar doğmuştur. Ancak, af kurumu, düzenlenme şekli ve yarattığı sonuçlar itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan farklı mahiyettedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması genel veya özel af niteliğini taşımaz. Zira af müessesesi, kendisine tatbik edilecek kimseler bakımından hak doğurmaktadır. Affın kapsam ve niteliğine göre kurumun uygulama alanı içerisinde kalan herkes istisnasız bu haktan faydalanmaktadır. Affın sanığa tatbiki hususunda hakimin takdir yetkisi bulunmamaktadır[4] HAGB KURUMUNUN ŞARTLARI 1. Sanık Hakkında Hükmolunan Cezanın 2 Yıl Veya Daha Az Süreli Hapis Cezası Veya Adli Para Cezası Olması Mahkemece uyuşmazlığın esasını neticelendiren kararlara hüküm denir. Ceza Muhakemesi Kanunumuzda beraat, davanın reddi ve düşmesi, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, mahkumiyet ve görevsizlik kararları hükümdür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için de ceza yargılaması neticesinde öncelikle sanık aleyhine isnat edilen suçun sübuta ermesi ve bu nedenle sanık hakkında bir mahkumiyet hükmünün kurulmuş bulunması gerekmektedir. Eğer sanık hakkında mahkumiyet kararı dışında başkaca bir hüküm kurmak gerekmekteyse bu hallerde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Sanığın üzerine atılı suç nedeniyle mahkemece yapılacak yargılama sonunda, 5237 sayılı TCK’nın 61. Maddesi dikkate alınarak sonuç ceza belirlenecektir. 5271 sayılı CMK’nın 231/5. Maddesinde düzenlendiği üzere hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya doğrudan hükmedilen adli para cezası ise, 231. maddesinin 6. fıkrasında belirlenen şartların gerçekleşmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. 2. Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmaması Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı mahkum edilmemiş olması gerekmektedir CMK 236/6-a. Kanunda açıkça kasıtlı suçtan bahsedildiği için taksirle işlenmiş olan suçlar, kurumun uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Ayrıca sanığın daha önce işlemiş olduğu kasıtlı suçla ilgili olarak dava zamanaşımı süresinin dolması, suçun uzlaşmaya tabi olup sanığın uzlaşma gereklerini yerine getirmesi, kovuşturma aşamasında fiilin hukuki niteliğinin değişmesi ya da ön ödemeye tabi suçta ön ödeme tebliğine sanığın uyması halinde sanık hakkında düşme kararı verilmesi durumlarında da HAGB kararı verilebilir. Bunun sebebi ise sanık hakkında kasıtlı suçtan verilmiş bir mahkumiyet kararı olmamasıdır. Aynı husus genel affa uğrayan suçlar bakımından da geçerlidir. Ancak aynı durum özel affa uğrayan önceki mahkumiyet hükmü bakımından söylenemez zira genel af mahkumiyeti tüm sonuçları ile ortadan kaldırırken, özel af mahkumiyetin hukuki sonuçlarını etkilemeyecektir. Adli sicil kaydında yer alan mahkumiyet hükmünün, adli sicil kaydından silinebilme şartları oluşmuş olması halinde ise HAGB kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak bu hususta Yargıtay CGK; mahkemenin sanığın yeniden suç işlemeyeceği konusunda bir kanaat edinmiş olması ve diğer şartların da gerçekleşmiş olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilmesinin mümkün olduğu ve fakat mahkeme aksi kanaatte ise gerekçesini belirtmek kaydıyla kurumun uygulanmasına yer olmadığına dair hüküm kurması gerektiğine ilişkin karar vermiştir.[5] 3. Mahkemece, Sanığın Kişilik Özellikleri İle Duruşmadaki Tutum Ve Davranışları Göz Önünde Bulundurularak Yeniden Suç İşlemeyeceği Hususunda Kanaate Varılması HAGB kararının verilebilmesi için kanunda düzenlenen ve şimdiye kadar incelediğimiz diğer şartlar objektif nitelikte iken mezkûr üçüncü şart sübjektif nitelik taşımaktadır. Bu şartın gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmek yargıcın takdirindedir. Hâkim bu değerlendirmeyi yaparken failin kişilik özelliklerini dikkate almalıdır. Ancak hâkime verilen takdir yetkisi, onun bu yetkiyi keyfi ve takdir hakkı sınırlarını aşar şekilde kullanmasına imkân vermemektedir. Hâkim, sanık hakkındaki kanaatini oluştururken dosyada mevcut olan bilgi ve belgelerden, varsa sanık hakkında derdest olan diğer soruşturma ve kovuşturma dosyalarının içeriğinden, adli sicil ve arşiv kayıtlarına esas ilamların içeriklerinden, sanık hakkında kolluk aracılığı ile düzenlenecek ekonomik ve sosyal durum araştırma raporundan ve duruşmadaki hal ve tavırlarından yararlanmalıdır. Hâkim bahsi geçen bu vasıtalar ile öncelikle “sanığın kişiliğini” saptayacak ardından vereceği kararın gerekçesinde HAGB kurumunu neden uygulamadığını veya neden uyguladığını belirtecektir. 4. Suçun İşlenmesiyle Mağdurun Veya Kamunun Uğradığı Zararın, Aynen İade, Suçtan Önceki Hale Getirme Veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderilmesi CMK’nın 231/6-c maddesinde Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesinde aranan koşullardan biri olarak suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi hükmü düzenlenmiştir. Madde metninde “zarar” kavramından bahsedildiğinden ceza muhakemesi sistemimizde zarar kavramından ne anlaşılması ve bu kavramın içerisine ne tür zararların dahil olduğu hususlarının aydınlatılması gerekmektedir. Zarar kavramı iki ayrımda ele alınabilir. Bunlardan birincisi maddi zarar iken ikincisi ise manevi zarardır. Maddi zarar; vuku bulan fiil neticesinde mağdurun ekonomik durumunda yaşanan gerileme veya azalmadır. Manevi zarar ise; mağdurun şahsına yönelmiş olan fiil neticesinde duyduğu elem ve ıstıraptır. Netice olarak manevi zararda, kişinin malvarlığında bir eksilme meydana gelmemekte, ancak kişilik haklarına iradesi dışında bir saldırı yönelmektedir. CMK’nın 231. Maddesinde kanun koyucu sadece zarar kavramından bahsetmiş, maddi veya manevi zarar ayrımı yapmamıştır. Maddi zararın mezkur madde kapsamında istenebileceği hususu tartışmasız iken manevi zararın ise hukuk mahkemeleri aracılığı istenmesi gerekmektedir. Manevi zararın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında talep edilebileceği hususu kabul edilirse bu durumda mağdurun uğradığı zararın tazminine dair ölçütün ne olacağı konusunda belirsizlik meydana gelecektir. Binaenaleyh mağdurun uğradığı manevi zararın tespiti için ayrıca bir yargı kararına ihtiyaç duyulacaktır. Eski 765 sayılı TCK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde manevi zararlar ceza mahkemesince tazmin edilebilmekteyken[6], yeni 5237 sayılı TCK ve ayrıca CMK uygulaması ile birlikte ceza yargılamasında, manevi zararın tazminine ilişkin bir zarar belirleme yoluna gidilmesi ya da buna hükmedilmesi olanağı bulunmamaktadır. Dolayısıyla manevi zararın tazmini HAGB kurumun kapsamına dahil olmadığından mağdur tarafından hukuk mahkemelerinden ayrıca istemde bulunulması gerekmektedir. Zarar kavramı ile ilgili değinilmesi gereken bir hususta CMK m. 231/9’dur. Buna göre “Suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle giderilmesine ilişkin koşulun, sanık tarafından derhal yerine getirilememesi halinde, mahkemece sanık hakkında, mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir.” İşlemiş olduğu suç dolayısıyla meydana gelen zararı gidermek niyetinde olan sanığın yeterli ekonomik gücünün olmaması veya zararın fazla olması sebebiyle tek seferde karşılamasının güç olması durumlarında hâkimin belirleyeceği taksit sayısınca denetim süresi içerisinde ödenmesine karar verilebilecektir. 5. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesini Kabul Etmesi Sanığın HAGB kararını kabul şartı, tarihinde 6008 sayılı kanun ile Ceza Muhakemesi Kanunun 231. maddesinde yapılan değişiklikle hukukumuza girmiştir. Bu düzenleme uyarınca mahkemede sanık hakkında her ne kadar üzerine atılı suçu işlediği kanaati hâsıl olsa da HAGBnin sanık tarafından kabul edilmemesi durumunda HAGB kararı verilemeyecektir. III. BÖLÜM HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASINA BAĞLI TEDBİRLER 1. Genel Olarak Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi ile birlikte kurulan hüküm, sanık hakkında hukuk âleminde bir sonuç doğurmaz. CMK. m. 231, f. Ancak kanun gereği sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulmasını gerektirir. CMK. m. 231, f. 8 Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. Maddesine göre denetim süresi çocuklar bakımından 3 yıl olarak uygulanmaktadır. Sanığın kanunda belirtilen denetim süresine tabi tutulmasının yanı sıra mahkemece, gerekli görülmesi halinde bir yıldan fazla olmamak üzere belirleyeceği süreyle sanığın CMK’nın 231/8 maddesinin “a” ,”b “ ve “c “ bentlerinde düzenlenen denetimli serbestlik tedbirlerinden birine tabi kılınmasına da hükmedebilecektir. Sanık hakkında Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı olarak mahkemece uygulanmasına karar verilecek bu tedbirler, suç işleyenleri topluma yeniden kazandırmak, ıslah etmek maksadı taşıdıklarından güvenlik tedbirleri ile benzerlik göstermektedirler. Ancak güvenlik tedbirlerinin düzenlendikleri kanunlarda belirtilen şartların varlığı halinde uygulanmalarının zorunlu olması niteliğinden ötürü bu tedbirlerden farklılık arz etmektedirler. 2. Sanık Hakkında Uygulanabilecek Denetimli Serbestlik Tedbirleri A. Sanığın Bir Meslek Veya Sanat Sahibi Olmaması Halinde, Meslek veya Sanat Sahibi Olmasını Sağlamak Amacıyla Bir Eğitim Programına Devam Etmesinin Sağlanması Hâkim, sanığın, işlediği suçun sonuçlarını kavrayabilmesini, bu suçtan pişmanlık duyup ıslah olmasını, cezaevinin olumsuz etkilerinden uzakta sosyalleşerek yeniden topluma kazandırılmasını, aynı zamanda sanığın bir meslek ve sanat sahibi olarak toplumda kendine yeniden yer bulmasını sağlamak amacıyla sanık hakkında bu yükümlülüğün uygulanmasına karar verebilecektir. B. Sanığın Bir Meslek Veya Sanat Sahibi Olması Halinde, Bir Kamu Kurumunda Veya Özel Olarak Aynı Meslek Veya Sanatı İcra Eden Bir Başkasının Gözetimi Altında Ücret Karşılığında Çalıştırılması Sanığın cezaevinde olması halinde ekonomik olarak başkalarına tabi ve darboğaz içinde yaşaması engellenerek kendi geçimini kendisinin sağlaması ve aynı zamanda cezaevinin sosyal ve ekonomik hayatı üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerinden de korunması amacı ile bu tedbir öngörülmüştür. Özellikle genç suçlular açısından kamu hizmetinde çalıştırma denetimli serbestlik tedbiri, rehabilite edici özelliğinin yanında toplum zararının giderilmesine yönelik aktif olarak katılma amacına hizmet eder. C. Sanığın Belli Yerlere Gitmekten Yasaklanmasına, Belli Yerlere Devam Etmek Hususunda Yükümlü Kılınmasına Ya Da Takdir Edilecek Başka Yükümlülüğü Yerine Getirmesine Hükmedilmesi Bu tedbir uyarınca hâkim, sanığın, suç işlemesini tetikleyecek, suça azmettirecek veya teşvik edecek yerlerden gitmesini alıkoyabilir. Tedbir ile birlikte sanığın zararlı alışkanlıkları edinebileceği yerlere gitmesi önlenebileceği gibi onu suça iten çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan yerlere gitmesi de yasaklanarak sanığın ıslah olmasına ve suça meyli varsa onun ortadan kaldırması amacına da hizmet eder. Ayrıca sanığın sosyal gelişimi üzerinde olumlu etki yaratan yerlere gitmesine devam edilmesi kararı da alınabilir. 3. Denetim Süresi İçinde Kasten Suç İşlenmesi Veya Tedbirlere İlişkin Yükümlülüklere Uyulmaması Sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir. CMK m. 231/11 HAGB KARARI VERİLEMEYEN HALLER 1. Uzlaştırmaya Tabi Suçlar Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kurumunun koşullarını oluştuğu hallerde aynı suç bakımından uzlaştırma uygulanması mümkün ise de uzlaştırmanın önceliği vardır CMK Taraflar kovuşturma evresinde dosyanın gönderildiği uzlaştırma bürosunca uzlaştıkları takdirde CMK m. 254/1 edimin yerine getirilmesi ileri tarihe bırakılır, takside bağlanır veya süreklilik arz ederse sanık hakkında CMK m. 231’deki koşullar aranmaksızın HAGB kararı verilir. Bu durumda sanık uzlaştırmanın gereklerini yerine getirmezse, mahkeme CMK m. 231/11’deki şartları aramaksızın hükmü açıklarCMK [7]. 2. Devrim Kanunları Ve Çek Kanunu Anayasanın 174. Maddesi uyarınca koruma altına alınan İnkılap Kanunlarında yer alan suçlara ilişkin HAGB uygulanamaz. CMK Ayrıca 678 sayılı kanunla değişik Çek Kanunu’nun 5/10. Maddesi uyarınca karşılıksız çek keşide etme suçunda da HAGB uygulanmayacaktır. V. BÖLÜM Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararın Verilmesi Usulü Ve Karara Uymanın ve Uymamanın Sonuçları Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, sanığın suçlu olduğunun saptanması halinde, hâkim, sanığın işlediği suçu tespit edip TCK.’nun 61. maddesinde belirtilen nedenleri göz önünde bulundurarak sonuç cezayı belirleyerek CMK’nun 232. maddesinde belirtilen hususları da kapsar şekilde bir karar oluşturacaktır. Karardan bir suret ise, gereğinin ifası için Cumhuriyet başsavcılıklarına, oradan da ilgili denetimli serbestlik şube müdürlüğüne gönderilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları, bu kararlara mahsus sisteme kaydedilir ve bu kayıtlar ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde görülebilirler. CMK. M. 231/13 Sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasıtlı herhangi bir suç işlememiş olması ve belirlenmiş denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hüküm kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecektir.CMK. m. 231/10 Hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlerse, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hüküm açıklanacaktır. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir CMK. m. 231/11. İşlenecek olan suçun kasıtlı bir suç olması kanunda açıkça düzenlenmiş olduğundan taksirle bir suçun işlenmesi halinde kanun gereği hükmün açıklanması kararı verilemeyecektir. VI. BÖLÜM HAGB KARARINA KARŞI KANUN YOLU DENETİMİ Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına itiraz edilebilir CMK . Ancak sanık yeniden kasıtlı bir suç işlerse, açıklanan hükme karşı veya suç işlemediği için verilen düşme kararına karşı, genel hükümler uyarınca istinaf/temyiz yoluna da başvurulabilir. İtirazı inceleyen merci hem maddi meseleyi hem de hukuki meseleyi inceler bunlardan birinde hata olduğunu görürse ilk verilen kararı kaldırır ve yerine kendisi karar verir CMK .[8] SONUÇ Hukukumuza yakın tarihte girmiş olan ve girmesiyle beraber kamuoyu ve hukuk camiasında dolaylı af etkisi taşıdığı iddia edilerek önemli tartışmalara yol açan HAGB kurumu, çoğu ülkenin ceza kanunundan daha sert düzenlemeler içeren ceza kanunumuzun, bu sert etkilerini sanık lehine olumlu olarak değiştirmiştir. Önceki bölümlerde ifade edildiği üzere modern ceza hukukunda artık cezai sonuçlar kavramı önem kazanmış ve cezai müeyyidelerin elem - ıstırap verici olmasının yanı sıra ıslah edici nitelik taşıması hususu önem kazanmıştır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile de öngörülen denetimde hem cezanın bireyselleştirilmesi sağlanmakta hem de sanığın ıslahı söz konusu olmaktadır. Kanaatimizce kurum tüm yönleriyle değerlendirildiğinde ceza adaletini, sanığın ıslahını ve toplum barışını tesis eder nitelikte faydalı bir düzenlemedir. Stj. Av. Fatih YILDIRIM KAYNAKÇA Alçiçek, Mehtap, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’’, Ankara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2011 Aras Bahattin, “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumu ve Uygulamadaki Sorunlar”, Terazi Hukuk Dergisi, Haziran 2008. Artuç Mustafa, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adalet Yayınevi, Ankara, Eylül 2015. Centel, Nur – Zafer, Hamide – Çakmut, Özlem Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Bası, Ankara 2008 Doğan Koray, “Ceza Muhakemesinde Hüküm”, Ceza Hukuku Dergisi, Ağustos 2008. Horozgil, Denizhan, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Ankara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, 2016 Kırmızı Dağ, Yüksel, Ceza Muhakemesi Hukukunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Dokuz Eylül Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi Çalışması, 2009 Koca Mahmut/Üzülmez İlhan, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2008. Toroslu, Nevzat - Toroslu, Haluk, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yay., Ocak 2015 Töngür Ali Rıza, Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme, Adalet Yayınevi, Ankara, Nisan 2009 Öztürk, Bahri – Erdem, Mustafa Ruhan Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Yay., 11. Baskı, Ankara 2011. Yenisey & Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, Ağustos 2019 - [1] TOROSLU, Nevzat - TOROSLU, Haluk, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yay., Ocak 2015, s. 17. [2] DÖNMEZER, Sulhi - ERMAN, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C. II, Beta Yay., İstanbul [3] Töngür Ali Rıza, Özsoy, [4] Erem Faruk/Danışman Ahmet/Artuk Mehmet Emin, [5]“Adli sicilde silinme koşulları oluşmuş bir mahkûmiyet ister adli sicilden silinmiş olsun, isterse silinmemiş bulunsun, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacaktır. Ancak bu husus, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. 3682 sayılı Adli Sicil Yasası döneminde oluşan adli sicil kayıtlarında, silinme koşullarının oluşup oluşmadığı ve sanığın adli sicil kaydının bulunup bulunmadığı adli sicil kaydının incelenmesi suretiyle saptanabilmekte ise de, 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının 9. maddesi uyarınca oluşturulan adli sicil kayıtları ceza veya güvenlik tedbirlerinin infazının tamamlanması ile Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce silinerek bu kayıtlar arşiv kaydına alınacağından, sanığın daha önce suç işleyip işlemediğinin saptanabilmesi için adli sicil kaydının getirilmesi yeterli olmayıp, anılan Yasanın 9. maddesi uyarınca arşiv bilgilerinin de istenmesi gerekmektedir.” Y. CGK. 2006/ E., 2008/25 K., [6] 765 sayılı TCK “Emvalin istirdadından ve uğranılan zararların tazmininden başka bir şahsın veya bir ailenin şeref ve haysiyetini ihlal eden her nevi cürüm ve kabahatlerde bir güna maddi zarar vukua gelmese bile mahkeme mağdurun talebine mebni manevi zarar mukabili olarak muayyen tazminat ifasında hüküm edilebilir.” [7] Yenisey & Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, Ağustos 2019, [8] Yenisey & Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, Ağustos 2019,

hükmün açiklanmasinin geri birakilmasi soruları